Ekavart tv de yayınlanan sergi röportajı için:
http://www.ekavart.tv/sergiler/diger/aslihan-kaplan-bayrak-gecen-hersey-merdivenden-gecergelen-hersey-merdivenden-gelir-harmony-sanat-galerisi
ASLIHAN KAPLAN BAYRAK
20 Mayıs 2016 Cuma
12 Nisan 2016 Salı
8 Mart 2016 Salı
“FOR ALL THAT PASSES, PASSES BY THE STAIRS, AND ALL THAT COMES, COMES BY THE STAIRS”
Aslıhan Kaplan Bayrak is concerned with spaces.
She hints at the transition between cosmos and chaos by way of pulling order to
the limits of disorder in expressionistically reflecting space onto her canvas.
Built on the convex surface of the Earth according to Euclidean plane geometry
spaces impose order on us, yet these same spaces evolve towards entropy as they
are abstracted in the artist's canvases with her curves and her intersecting
lines. Spaces that we create by halting the uninterruted infinity of space-time are always drawn to lose their
balance by virtue of their own nature. Such closed systems with no energy input
would only follow the second law of thermodynamics and would cause chaos rather
than order, or in other word increase entropy. On the other hand, as per the earth's energy
flows every form created is bound to be torn down. Consequently, Aslıhan's spaces prompt us to reconsider our
sense of space in that they disturb us. The moment we think we settle down, we
feel that we become nomadic as the space evolves into disorder. While nomads
move in all directions on earth, we the settled become nomadic where we are as
the spaces we create get deranged.
Euclidean geometry's postulate that
"parallel lines never intersect" was violated when Titanic sank. Viewed
from a rescue boat, the ship will look beautiful in the dark of the night; yet,
this beauty is interrupted by the 'horrible' angle that the ship's lights make
with the surface of the ocean as it sinks. Besides the clear violation of this
basic law of geometry, there exist nothing indicating that the ship has been
damaged (Stephen Kern, Culture of Time and Space, Iletisim Publishing)In Aslihan's
paintings there exist similar 'horrible' angles that attest to how the space
has been damaged and is bound to sink. Yet, in these paintings that make us
sense the disorder through the use of intersecting lines and curves, stairs hit
our eyes as the though they are rescue boats themselves. For stairs are areas
of exit/entry. In our settled lives, in the daily journeys that we make to
settle down, we have to go through stairs. We journey through points that are
symbols for being settled and order and we define ourselves through the settled
points rather than the transitionary ones. Spaces of transition, in other words, in-between
spaces, are regions of uncertainty. And stairs are spaces that are open to
coincidents as opposed to our homes which are spaces of calculability and
predictability. Transition points where we can experience uncalculated encounters.
Disorderly spaces against spaces where we experience order.
Stairs take us on vertical journeys by way of
connecting earth's distinct planes to each other. The earth will manifest
itself from very different angles as the stairs are carried onto varying
planes. Stairs which remind us that we ourselves will change when we alter our
conception of the space and the plane we exist on, as they disrupt the
relationship of stability with the ground and the system, and notice that
perspective is relative when we experience the earth from different angles.
Today, as we focus on ourselves and keep on
falling in blind wells, we sense that stairs are an important aspect that bind
the outside with inside. The outside is important. The absolute order of the
interior, while destined to decay and fail, will continue to be part of life to
the extent that it loses balance with what comes from the outside. Because life
is a constant disruption of balance. Perfect balance is death. Our balance will be constantly disrupted as
we get exposed to powers on the outside and will regain balance with every step
we take, and balance and unbalance will pursue each other as a perpetual
movement. The stairs in Aslıhan's paintings invite us to walk; stairs, within
the backdrop of the enclosed spaces destined to decay and fall, are rescue
boats with which to build new balances.
Aslıhan makes us feel life's nomadic ways, its
flow, with the stairs that prompt us to walk while encouraging to perceive
space anew and in a different manner; that we will create novel and
incalculable balances with life.
Stairs that connect distinct, various planes
of perspectives to each other. Passages we need to traverse fast, stairwells;
in Georges Perec's words "For all that passes, passes by the stairs, and
all that comes, comes by the stairs" Aslıhan's paintings can be entered via the stairs, but stairs are inviting.
In connecting planes with multiple perspectives through stairs, she has turned
the stair into a conjunction; just as "and"s, stairs also connect her
paintings to one another and stairs cease to be a "anonymous, cold and
almost hostile places”. Perec is right: "For all that passes, passes by
the stairs, and all that comes, comes by the stairs " (Life A User’s
Manual, Georges Perec)
The intersecting lines that defy Euclidian geometry and linear
perspective provide an abstraction of destruction in Aslıhan's paintings where
stairs are the primary harbingers that
signify a new emergence, a novel coming forth in space and time. But these
in-between areas that we need to pass through to reach defined spaces with
fixed identities also instill a level of anxiety as they are spaces of
unpredictability. Stairs in apartment buildings, with their unpredictability,
have always frightened us. We are to traverse the stairs before we can reach
the secure environment of our overly-defined residences. Aslıhan Kaplan Bayrak,
with her stairs, catches us in these in-between spaces and asks us to steer
clear of the values attached to being settled and to reconsider the
relationship we build with space in this context. In feeling her paintings, we
understand that what is permanent is not the settled spaces but stairs.
RAHMİ ÖĞDÜL
*translation by Bade Uysaler
“GEÇEN HER ŞEY MERDİVENDEN GEÇER, GELEN HER ŞEY MERDİVENDEN GELİR”
Aslıhan Kaplan Bayrak’ın meselesi mekânladır.
Mekânı dışavurumcu tavırla tuvallerine yansıtırken, düzeni düzensizliğin
sınırlarına doğru çekerek kozmos ile kaos arasındaki geçişi sezdirir bize.
Öklidçi düzlem geometrisine göre yeryüzünün eğri yüzeyinde inşa edilmiş ve bize
düzeni dayatan mekânların, sanatçının tuvallerinde eğrilerle, kesişen çizgilerle
soyutlandıkça entropiye doğru nasıl evrildiklerini, evrileceklerini görüyoruz.
Uzamın kesintisiz sonsuzluğunu kapatarak mutlak düzenler inşa etmek için
yarattığımız mekânlar doğaları gereği her an dengesini yitirmeye teşnedir.
Hiçbir enerji girdisi olmayan kapalı sistemler, fizikteki termodinamiğin ikinci
yasasına göre düzen yerine düzensizliğin, yani entropinin artışına yol
açacaktır. Öte yandan yeryüzünün enerji akışları karşısında, inşa edilmiş her
form yıkılmaya mahkûmdur. Dolayısıyla Aslıhan’ın mekânları bizi rahatsız ettiği
ölçüde mekân duygumuzu yeniden gözden geçirmeye zorluyor. Tam da yerleştiğimizi
düşündüğümüz an, mekânın düzensizliğe doğru evrilmesiyle birlikte
göçebeleştiğimizi hissediyoruz. Göçebeler yeryüzü uzamında her yöne hareket
ederlerken, biz yerleşikler yarattığımız mekânların düzensizliğe doğru
kaymasıyla durduğumuz yerde göçebeleşiyoruz.
Öklidçi geometrinin “paralel çizgiler sonsuza
kadar kesişmezler” yasası, Titanik gemisi battığında ihlal edilmiştir. Bir
kurtarma filikasından bakıldığında, gecenin karanlığında geminin çok güzel
olduğu görülecektir; fakat bu güzelliği deniz yüzeyiyle lomboz ışıkları
şeridinin oluşturduğu “korkunç açı” bozmaktadır. Bu basit geometri yasasının
açıkça ihlali dışında geminin yara aldığını gösteren başka hiçbir şey yoktur
(Stephen Kern, Zaman ve Uzam Kültürü, İletişim Yayınları). Aslıhan’ın resimlerinde de mekânın yara
aldığını ve çok geçmeden batacağını gösteren “korkunç açı”lar vardır. Kesişen
çizgiler ve eğrilerle düzensizliği bize duyumsatan resimlerinde merdivenler
kurtarma filikaları olarak hemen gözünüze çarpar ama. Merdivenler, çıkış/giriş yerleridir
çünkü. Yerleşik yaşamlarımızda durmadan yerleşmek üzere gün içinde yaptığımız
yolculuklarda merdivenlerden geçmek zorundayız. Düzenin ve yerleşikliğin
simgeleri olan noktalar arasında yolculuklar yapıyoruz ama yolculuklarımızı gerçekleştirdiğimiz
aradaki geçişlerden daha çok yerleşik noktalarla tanımlıyoruz kendimizi. Geçiş
yerleri, yani ara mekânlar belirsizliğin mıntıkalarıdır. Ve merdivenler,
hesaplanabilirliğin, kestirilebilirliğin mekânları olan konutlarımızdan farklı
olarak rastlantıya açık mekânlardır. Hesapsız kitapsız karşılaşmaları
deneyimleyeceğimiz geçiş yerleri. Düzeni yaşadığımız mekânlara karşıt olarak
düzensizliğin mekânları.
Merdivenler, yeryüzünün farklı düzlemlerini
birbirine bağlayarak dikine yolculuklar yaptırırlar bize. Merdivenlerle farklı
düzeylere taşındıkça yeryüzü çok farklı açılardan ifşa edecektir kendisini. Yerle
ve düzenle kurduğumuz sabitlik ilişkisini bozarak yeryüzünü çok farklı
açılardan deneyimlediğimizde perspektifin görece olduğunu, yer ve düzlem
değiştirdiğimizde değişeceğimizi duyumsatan merdivenler.
Kendi üzerimize kapanarak merdivensiz kör
kuyulara dönüştüğümüz günümüzde merdivenin içeriyi dışarıya bağlayan önemli bir
unsur olduğunu ruhsal olarak da algılıyoruz. Dışarısı önemlidir. İçerinin
çürümeye ve bozulmaya yazgılı mutlak düzeni dışarıdan gelecek şeylerle dengesini
yitirdiği ölçüde yaşama dâhil olacaktır. Yaşam, sürekli denge bozumudur çünkü.
Mutlak denge ölümdür. Dışarının tüm kuvvetlerine maruz kalarak açık havada
yürüdüğümüzde dengemiz sürekli bozulacak ve attığımız her adımda bozulan
dengemizi yeniden kuracağız ve bitimsiz bir devinim olarak denge ve dengesizlik
birbirini izleyecektir. Aslıhan’ın resimlerindeki merdivenler, yürümeye davet
eder bizleri; kapalı mekânların çürümeye ve çöküşe yazgılı ortamlarında merdivenler,
yaşamla kuracağımız yeni dengelerin kurtarma filikalarıdır.
Aslıhan mekânı yeniden ve başka türlü algılamamızı
teşvik ederken bizi yürümek için kışkırtan merdivenlerle yaşamın göçebeliğini,
akış halini de duyumsatır; yürüdükçe yaşamla yeni ve hesaplanamayan yeni
dengeler kuracağımızı.
Farklı mekânları, farklı perspektif
düzlemlerini birbirine bağlayan merdivenler. Biran önce geçmek zorunda
olduğumuz geçitler, merdiven boşlukları; Georges Perec’in değişiyle “anonim, soğuk ve neredeyse düşman bir yer.”
Aslıhan’ın resimlerine merdivenlerle girebilirsiniz ancak merdivenler
davetkârdır. Çoklu perspektif düzlemlerini merdivenlerle birbirine bağlayarak,
merdiveni bir bağlaca dönüştürmüş; tıpkı ‘ve’ler gibi merdivenler aynı zamanda
resimlerini de birbirine bağlıyor ve merdivenler, “anonim, soğuk ve neredeyse
bir düşman yer” olmaktan çıkmış. Perec haklı: “Geçen her şey merdivenden geçer,
gelen her şey merdivenden gelir” (Yaşam Kullanma Kılavuzu, çev.İsmail Yerguz,
İmge Kitabevi).
Tuvallerini çeşitli yönlerde kesen çizgilerle
Öklidçi geometriyi ve çizgisel perspektifi ihlal ederek yıkımı soyutlayan
Aslıhan’ın resimlerinde merdivenler yeni bir ortaya çıkışı, zamanda ve mekânda yepyeni
bir belirişi müjdeleyen ana unsurlardır. Fakat tanımlı ve kimlikli mekânlara
ulaşmak için geçmek zorunda olduğumuz bu ara mekânlar, belirsizlik mıntıkaları
olarak bizde kaygı da uyandıracak. Apartman merdivenleri belirsizlikleriyle
bizi hep ürkütmüştür. Aşırı tanımlı ve kimlikli konutlarımızın içindeki
güvenlikli ortama ulaşmadan önce merdivenleri geçmek zorundayız. Aslıhan Kaplan
Bayrak, merdivenleriyle bizi bu ara mekânlarda yakalayarak yerleşikliğin değerlerinden
sıyrılmamızı ve mekânla kurduğumuz yerleşik ilişkiyi gözden geçirmemizi
istiyor. Tuvallerini duyumsadığımızda kalıcı olanın yerleşik mekânlar değil,
merdivenler olduğunu anlıyoruz.
RAHMİ ÖĞDÜL
7 Mart 2016 Pazartesi
Daha fazlasını görmek için galeriyi ziyaret edin :)
Döngü / Cyle , 2015, oil on canvas, 200x200cm.
Kırık Merdivenler / Broken Stairs , 2015, oil on canvas, 200x150cm.
Etiketler:
contemporary art,
exhibition,
oil on canvas,
painting,
stairs
5 Mart 2016 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)