8 Mart 2016 Salı

“GEÇEN HER ŞEY MERDİVENDEN GEÇER, GELEN HER ŞEY MERDİVENDEN GELİR”

Aslıhan Kaplan Bayrak’ın meselesi mekânladır. Mekânı dışavurumcu tavırla tuvallerine yansıtırken, düzeni düzensizliğin sınırlarına doğru çekerek kozmos ile kaos arasındaki geçişi sezdirir bize. Öklidçi düzlem geometrisine göre yeryüzünün eğri yüzeyinde inşa edilmiş ve bize düzeni dayatan mekânların, sanatçının tuvallerinde eğrilerle, kesişen çizgilerle soyutlandıkça entropiye doğru nasıl evrildiklerini, evrileceklerini görüyoruz. Uzamın kesintisiz sonsuzluğunu kapatarak mutlak düzenler inşa etmek için yarattığımız mekânlar doğaları gereği her an dengesini yitirmeye teşnedir. Hiçbir enerji girdisi olmayan kapalı sistemler, fizikteki termodinamiğin ikinci yasasına göre düzen yerine düzensizliğin, yani entropinin artışına yol açacaktır. Öte yandan yeryüzünün enerji akışları karşısında, inşa edilmiş her form yıkılmaya mahkûmdur. Dolayısıyla Aslıhan’ın mekânları bizi rahatsız ettiği ölçüde mekân duygumuzu yeniden gözden geçirmeye zorluyor. Tam da yerleştiğimizi düşündüğümüz an, mekânın düzensizliğe doğru evrilmesiyle birlikte göçebeleştiğimizi hissediyoruz. Göçebeler yeryüzü uzamında her yöne hareket ederlerken, biz yerleşikler yarattığımız mekânların düzensizliğe doğru kaymasıyla durduğumuz yerde göçebeleşiyoruz.
Öklidçi geometrinin “paralel çizgiler sonsuza kadar kesişmezler” yasası, Titanik gemisi battığında ihlal edilmiştir. Bir kurtarma filikasından bakıldığında, gecenin karanlığında geminin çok güzel olduğu görülecektir; fakat bu güzelliği deniz yüzeyiyle lomboz ışıkları şeridinin oluşturduğu “korkunç açı” bozmaktadır. Bu basit geometri yasasının açıkça ihlali dışında geminin yara aldığını gösteren başka hiçbir şey yoktur (Stephen Kern, Zaman ve Uzam Kültürü, İletişim Yayınları).  Aslıhan’ın resimlerinde de mekânın yara aldığını ve çok geçmeden batacağını gösteren “korkunç açı”lar vardır. Kesişen çizgiler ve eğrilerle düzensizliği bize duyumsatan resimlerinde merdivenler kurtarma filikaları olarak hemen gözünüze çarpar ama. Merdivenler, çıkış/giriş yerleridir çünkü. Yerleşik yaşamlarımızda durmadan yerleşmek üzere gün içinde yaptığımız yolculuklarda merdivenlerden geçmek zorundayız. Düzenin ve yerleşikliğin simgeleri olan noktalar arasında yolculuklar yapıyoruz ama yolculuklarımızı gerçekleştirdiğimiz aradaki geçişlerden daha çok yerleşik noktalarla tanımlıyoruz kendimizi. Geçiş yerleri, yani ara mekânlar belirsizliğin mıntıkalarıdır. Ve merdivenler, hesaplanabilirliğin, kestirilebilirliğin mekânları olan konutlarımızdan farklı olarak rastlantıya açık mekânlardır. Hesapsız kitapsız karşılaşmaları deneyimleyeceğimiz geçiş yerleri. Düzeni yaşadığımız mekânlara karşıt olarak düzensizliğin mekânları.
Merdivenler, yeryüzünün farklı düzlemlerini birbirine bağlayarak dikine yolculuklar yaptırırlar bize. Merdivenlerle farklı düzeylere taşındıkça yeryüzü çok farklı açılardan ifşa edecektir kendisini. Yerle ve düzenle kurduğumuz sabitlik ilişkisini bozarak yeryüzünü çok farklı açılardan deneyimlediğimizde perspektifin görece olduğunu, yer ve düzlem değiştirdiğimizde değişeceğimizi duyumsatan merdivenler.
Kendi üzerimize kapanarak merdivensiz kör kuyulara dönüştüğümüz günümüzde merdivenin içeriyi dışarıya bağlayan önemli bir unsur olduğunu ruhsal olarak da algılıyoruz. Dışarısı önemlidir. İçerinin çürümeye ve bozulmaya yazgılı mutlak düzeni dışarıdan gelecek şeylerle dengesini yitirdiği ölçüde yaşama dâhil olacaktır. Yaşam, sürekli denge bozumudur çünkü. Mutlak denge ölümdür. Dışarının tüm kuvvetlerine maruz kalarak açık havada yürüdüğümüzde dengemiz sürekli bozulacak ve attığımız her adımda bozulan dengemizi yeniden kuracağız ve bitimsiz bir devinim olarak denge ve dengesizlik birbirini izleyecektir. Aslıhan’ın resimlerindeki merdivenler, yürümeye davet eder bizleri; kapalı mekânların çürümeye ve çöküşe yazgılı ortamlarında merdivenler, yaşamla kuracağımız yeni dengelerin kurtarma filikalarıdır.  
Aslıhan mekânı yeniden ve başka türlü algılamamızı teşvik ederken bizi yürümek için kışkırtan merdivenlerle yaşamın göçebeliğini, akış halini de duyumsatır; yürüdükçe yaşamla yeni ve hesaplanamayan yeni dengeler kuracağımızı.
Farklı mekânları, farklı perspektif düzlemlerini birbirine bağlayan merdivenler. Biran önce geçmek zorunda olduğumuz geçitler, merdiven boşlukları; Georges Perec’in değişiyle  “anonim, soğuk ve neredeyse düşman bir yer.” Aslıhan’ın resimlerine merdivenlerle girebilirsiniz ancak merdivenler davetkârdır. Çoklu perspektif düzlemlerini merdivenlerle birbirine bağlayarak, merdiveni bir bağlaca dönüştürmüş; tıpkı ‘ve’ler gibi merdivenler aynı zamanda resimlerini de birbirine bağlıyor ve merdivenler, “anonim, soğuk ve neredeyse bir düşman yer” olmaktan çıkmış. Perec haklı: “Geçen her şey merdivenden geçer, gelen her şey merdivenden gelir” (Yaşam Kullanma Kılavuzu, çev.İsmail Yerguz, İmge Kitabevi).
Tuvallerini çeşitli yönlerde kesen çizgilerle Öklidçi geometriyi ve çizgisel perspektifi ihlal ederek yıkımı soyutlayan Aslıhan’ın resimlerinde merdivenler yeni bir ortaya çıkışı, zamanda ve mekânda yepyeni bir belirişi müjdeleyen ana unsurlardır. Fakat tanımlı ve kimlikli mekânlara ulaşmak için geçmek zorunda olduğumuz bu ara mekânlar, belirsizlik mıntıkaları olarak bizde kaygı da uyandıracak. Apartman merdivenleri belirsizlikleriyle bizi hep ürkütmüştür. Aşırı tanımlı ve kimlikli konutlarımızın içindeki güvenlikli ortama ulaşmadan önce merdivenleri geçmek zorundayız. Aslıhan Kaplan Bayrak, merdivenleriyle bizi bu ara mekânlarda yakalayarak yerleşikliğin değerlerinden sıyrılmamızı ve mekânla kurduğumuz yerleşik ilişkiyi gözden geçirmemizi istiyor. Tuvallerini duyumsadığımızda kalıcı olanın yerleşik mekânlar değil, merdivenler olduğunu anlıyoruz.
 RAHMİ ÖĞDÜL


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder